Önümüzdeki on yıl içinde net sıfır ekonomilere geçişin görkemli emelleri, ciddi gerçek yaşam yatırımları olmadan hiçbir şey değildir. Şimdi, McKinsey & Company'nin yakın tarihli bir raporu sayesinde, bu toplamın kabaca neye eşit olduğunu biliyoruz.
Ne yazık ki, tüm endüstrileri karbondan arındırmak, yenilenebilir alternatifler sunmak ve bir düğmeye basmak kadar basit değil.
Biz insanlar, gezegen üzerindeki etkimizi sınırlamak için bilinçli kararlar alabiliyor olsak da, ne yazık ki hâlâ, ölçülebilir bir fark yaratmak için sermayeyi devretmesi gereken hükümetlerin kaprisindeyiz.
COP26, küresel net sıfır emisyon hedefimiz açısından (elbette teorik olsa da) ilerleme sağladı. tırmandı 'olması güzel' bir durumdan 2050'den önce temel bir gerekliliğe.
Ancak, bu amacın parasal anlamda ne anlama geldiğini ancak şimdi anlamaya başlıyoruz. Yiyecekleri nasıl yetiştirdiğimizden uçakları nasıl çalıştırdığımıza kadar tüm ekonomi dönüşmek zorunda.
Dünya liderleri, artık geri adım atmak için çok geç.
McKinsey & Company'den rapor
Küresel emisyonların %69'ini üreten 85 ülke için varlık dağılımlarını inceleyerek, McKinsey & Company 3.5 yılına kadar net sıfırı düşünmek bile için her yıl fazladan 2050 trilyon dolar ayrılması gerektiğini hesapladı.
Bu miktar, 7'de küresel kârın yarısına, toplam vergi gelirinin dörtte birine veya hanehalkı harcamalarının %2020'sine eşdeğerdir. Buna iklim 'krizi' dememizin bir nedeni var.
Bu, bu artışın kesinlikle gerekli olmadığı anlamına gelmez. Şimdi ciddi önlem alınmadan, sigorta devinden tahminler Swiss Re iklim değişikliğinin 23'den önce küresel ekonomiyi 2050 trilyon dolar azaltabileceğini ve esasen küresel ekonomik çıktının %14'ünü ortadan kaldırabileceğini gösteriyor.
Yine de bu haftanın raporuna dönecek olursak, geçiş enerji ve arazi kullanım sistemlerine yapılan sermaye harcaması her yıl kabaca 9.2 trilyon doları bulacak. Bu, bugün bu varlıklara harcanan miktardan 3.5 trilyon dolar daha fazla.
Son olarak, rapor, bugünün yıllık harcamalarının 1 trilyon dolarlık ek bir bölümünün yüksek emisyonlu varlıklardan düşük emisyonlu varlıklara yeniden tahsis edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu süreç kapsamında, kurumların ve şirket sahiplerinin, değişikliklerin yürürlüğe girmesiyle belirsiz iş dönemlerine hazırlanmaları gerektiği konusunda uyarıyor.